| |
AĞITLAR |
| 5/14 |
Yaşlılar kent kapısında oturmaz oldu, gençler saz çalmaz oldu. |
| 5/15 |
Yüreğimizin sevinci durdu, oyunumuz yasa döndü. |
| 5/16 |
Taç düştü başımızdan, vay başımıza! Çünkü günah işledik. |
| 5/17 |
Bu yüzden yüreğimiz baygın, bunlardan ötürü gözlerimiz karardı. |
| 5/18 |
Viran olan Siyon Dağı´nın üstünde çakallar geziyor! |
| 5/19 |
Ama sen, sonsuza dek tahtında oturursun, ya RAB, egemenliğin kuşaklar boyu sürer. |
| 5/20 |
Niçin bizi hep unutuyorsun, neden bizi uzun süre terk ediyorsun? |
| 5/21 |
Bizi kendine döndür, ya RAB, döneriz, eski günlerimizi geri ver. |
| 5/22 |
Bizi büsbütün attıysan, bize çok öfkelenmiş olmalısın. |
| |
HEZEKİEL |
| 1/1 |
Otuzuncu yılda, dördüncü ayın beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrı´dan gelen görümler gördüm. |
| 1/2 |
Kral Yehoyakin'in sürgünlüğünün beşinci yılında, ayın beşinci günü, |
| 1/3 |
Kildan ülkesinde, Kevar Irmağı kıyısında RAB Buzi oğlu Kâhin Hezekiel´e seslendi. Rabbin eli orada onun üzerindeydi. |
| 1/4 |
Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu. |
| 1/5 |
En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu; |
| 1/6 |
her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı. |
| 1/7 |
Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu. |
| 1/8 |
Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. Dördünün de yüzleri, kanatları vardı. |
| 1/9 |
Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu. |
| 1/10 |
Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı. |
| 1/11 |
Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu. |
| 1/12 |
Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı. |
| 1/13 |
Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu. |
| 1/14 |
Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı. |
| 1/15 |
Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm. |
| 1/16 |
Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi. |
| 1/17 |
Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu. |
| 1/18 |
Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre gözlerle doluydu. |
| 1/19 |
Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. |
| 1/20 |
Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. |
| 1/21 |
Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. |
| 1/22 |
Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı. |
| 1/23 |
Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı. |
| 1/24 |
Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten'in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı. |
| 1/25 |
Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu. |
| 1/26 |
Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert taşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu. |
| 1/27 |
Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı. |
| 1/28 |
Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık. Rabbin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. Görünce, yüzüstü yere yığıldım, birinin konuştuğunu duydum. |
| 2/1 |
Bana, "Ey insanoğlu, ayağa kalk, seninle konuşacağım" dedi. |
| 2/2 |
O benimle konuşur konuşmaz Ruh içime girdi, beni ayaklarımın üzerinde durdurdu; benimle konuşanı duydum. |
| 2/3 |
Bana, "Ey insanoğlu, seni İsrail halkına, bana başkaldıran o asi ulusa gönderiyorum" dedi, "Onlar ve ataları bugüne kadar bana karşı geldiler. |
| 2/4 |
Bu halk dikbaşlı ve inatçıdır. Seni onlara gönderiyorum. Onlara, ´Egemen RAB şöyle diyor diyeceksin. |
| 2/5 |
Bu asi halk seni ister dinlesin, ister dinlemesin, yine de aralarında bir peygamber olduğunu bilecektir. |
| 2/6 |
Sen, ey insanoğlu, onlardan ve sözlerinden korkma! Çevrende çalılar, dikenler olsa, akrepler arasında yaşasan bile korkma. Asi bir halk olsalar bile, onların söyleyeceklerinden korkma, onlar yüzünden yılgınlığa düşme. |
| 2/7 |
Seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara sözlerimi söyleyeceksin. Çünkü onlar asi bir halktır. |
| 2/8 |
Sen, ey insanoğlu, sana söyleyeceğimi dinle! Bu başkaldıran halk gibi asi olma! Ağzını aç, sana vereceğimi ye!" |
| 2/9 |
Baktım, bana doğru uzanmış bir el gördüm; içinde tomar halinde bir kitap vardı. |
| 2/10 |
Tomarı önümde açtı, her iki yanı da yazılıydı. Orada ağıtlar, iniltiler, figanlar yazılıydı. |
| 3/1 |
Bana, "Ey insanoğlu, sana verileni ye. Bu tomarı yedikten sonra git, İsrail halkına seslen" dedi. |
| 3/2 |
Böylece ağzımı açtım, yemem için tomarı bana verdi. |
| 3/3 |
Bana, "Ey insanoğlu, sana verdiğim tomarı ye, mideni onunla doldur" dedi. Bunun üzerine tomarı yedim. Bal gibi tatlı geldi bana. |
| 3/4 |
Sonra şöyle dedi: "Ey insanoğlu, İsrail halkına git, onlara sözlerimi ilet. |
| 3/5 |
Çünkü seni konuşması anlaşılmaz, dili zor bir halka değil, İsrail halkına gönderiyorum. |
| 3/6 |
Evet, seni konuşması anlaşılmaz, dili zor, dediklerini anlamadığın halklara göndermiyorum. Onlara gönderseydim, seni dinlerlerdi. |
| 3/7 |
İsrail halkı seni dinlemek istemeyecektir, çünkü o beni dinlemek istemiyor. Bütün İsrail halkı dik başlı ve inatçıdır. |
| 3/8 |
Seni onlar kadar inatçı yapacağım, senin alnını onlarınki kadar katılaştıracağım. |
| 3/9 |
Alnını çakmak taşından daha sert bir kaya gibi yapacağım. Her ne kadar asi bir halk iseler de onlardan korkma, yılma." |